11 Kasım 2013 Pazartesi


İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARININ SORUMLULUĞU
Ülkemiz İş Sağlığı ve Güvenliğinde başlatılan yeni bir açılımla farklı bir baharı yaşıyor.
Yeni iş sahaları,Yeni istihdamlar
Fizikçi, kimyager, biyolog ve teknik öğretmenlere veya iş imkânı sınırlı mühendislik kollarına yeni bir iş alanı
İş Sağlığı ve Güvenliği kongreleri, sempozyumlar, konferanslar ve bununla gelen seyahatler, iç ve dış turizmde yeni potansiyeller.
İş Sağlığı ve Güvenliği fuarları
İş Sağlığı ve Güvenliği Kişisel Koruyucu Donanım satışlarında patlama ve bu alanda satışta uzman istihdamı, yeni bir soluk yeni bir heyecan yeni umutlar kattığı yaşanan bir gerçektir.
Uzman olmanın yeni bir iş bulmanın heyecanı uzmanları bekleyen sinsi tehlikeleri kamufle etmektedir.
İSG ile ilgili çıkartılan tüm yasa ve yönetmeliklerde İş güvenliği uzmanlarının görev tanımları olmasına rağmen, İş Güvenliği Uzmanları çalışma ortamlarında İş güvenliği ile ilgili her türlü tedbiri alır aldırır kanaati hakim. Eğer iş güvenliğinde önlemler alınmamışsa ilk aranılacak, sorulacak kişi uzmandır.
‘’İş Güvenliğinde her türlü sorumluluk uzmanlara aittir’’ algısı işverenlerde, yöneticilerde kamu kurumlarında, hatta yargıda bile bu şekilde algılanabilmektedir veya algılanmak istenmektedir.
Algılanmak istenmesi ne demek?
İşveren cephesinde: Ben seni işe alıyorum ücretini ödüyorum. Senin işin ve uzmanlığın bu!!! Onun sorumlu da olacaksın diyor. Hatta bu ifadeler sözleşme haline getiriliyor.
Kamu kurumlarında: Her amirin kendi alanında uzmanlığı, yetki ve sorumlulukları var. Bu iş mademki uzmanlık olarak ayrılmış, hatta birim kurulmuş, İş güvenliği şube müdürlüğü oluşturulmuş- kabul ediyoruz siz konunuzda uzmansınız- o zaman sorumluluk da size aittir şeklinde kanaat var.
İş Güvenliği uzmanı efendim biz görüş veririz, bilgi veririz, uygulamadan siz sorumlusunuz dendiğinde, sorumlu ben isem, ben işimi yaparım, size ihtiyaç yok deniyor.
Yargı kanadında ise durum daha da vahim. Olayı bir örnekle anlatayım. Yakın bir tarih, iş kazası oluyor. Savcı bey ve bilirkişi olay yerinde. İş kazası ölümle neticelenmiş. Savcı beyin ilk olarak söylediği bu işletmenin iş güvenliği uzmanı yok mu? Var efendim diyorlar. O zaman gelsin. 1-2 saat sürebilir efendim diyorlar. Bekleyeceğiz, cenazede yerde yatacak diyor.
İş güvenliği uzmanı ve işveren geliyorlar savcı onlara ağır bir insanlık dersi anlatıyor ve eğer önlem alsaydınız, bu insanın hayatını ve ailesini önemsemiş olsaydınız, bu işçi ölmeyecekti diyor.
Dikkat ediyor musunuz savcı bey bu ölen işçinin ilk amiri kim? formeni kim? vardiya mühendisi sorumlusu kim? işletmenin müdürü kim? yöneticisi, iş yeri hekimi kimdir? gelsinler demiyor. Patron gelsin, iş güvenliği uzmanı gelsin diyor.
Bu olay İSG zirvesinde bilirkişi (ceza hukukçusu) tarafından anlatıldı. 400 uzman dinledi ve hiç biri sayın bilirkişi neden önce biz hesap veriyoruz demedi. Çünkü hepsinin çiçeği burnunda, iş bulacaklar, OSGB kuracaklar, evlenecekler vs.
Burada bir ayrıntıya daha girmek istiyorum yukarıda bahsettiğim hususlarda sorumluluk anlamında iş yeri hekimi yok. Neden yok? Eğer çalışan kapalı bir alana giriyor ve zehirleniyorsa alınan önlemler, verilen eğitimler hep uzmandan soruluyor. Neden işyeri hekiminden sorulmuyor? kapalı ortamda CO zehirlenmesi kalıcı meslek hastalıklarına, ölümlere neden oluyor ama işyeri hekimini mahkeme salonlarında göremezsiniz!!!!
Sonuç olarak iş güvenliği ile uzman kelimesinin birleşmesi ağır anlamlar yüklüyor diye düşünüyorum.
Albert Einstein insanların önyargılarını değiştirmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur diyor.
Oluşan algıyı, kabulleri değiştirmek çok zor. Yargı sürecinde bir günah keçisi lazım, işverenlere de sorumluluğunu yıkacak birisi lazım. Zaman iş güvenliği uzmanlarının aleyhine çalışıyor
Ne yapmak lazım? Bence çok kolay. İş güvenliği uzmanlığı terimini “iş güvenliği danışmanı”olarak değiştirmek…
Atom çekirdeğini parçalamaya gerek yok. İş güvenliği danışmanı tanımının yanlış algıların tamamını değiştireceğine inanıyorum. Saygılarımla.